"Barış gösterisi" adı altında, "hilafet çağrısı ve Cumhuriyet düşmanlığı"

Son dönemde yaşanan İsrail- Gazze çatışmaları, acı verici ve yürek burkan olaylara sahne oldu. Evet, İsrail'in sivilleri hedef alarak gerçekleştirdiği saldırılar kabul edilemez. Bu vahşetin karşısında durmak, insanlık görevimizdir. Ancak, Türkiye'nin dört bir yanında gerçekleştirilen protestoların bazıları, özünden uzaklaşarak başka bir boyuta evriliyor.

Barış isteğiyle başlayan bu eylemler, maalesef bazı kesimlerin manipülasyonuna uğramış gibi görünüyor. Öncelikle, dini sloganlarla yapılan çağrılar ve cihad ünlemleri, amacın barış olduğunu iddia eden bir eylemin doğasına aykırıdır. Din, barışın teminatıdır ve hiçbir şekilde şiddeti teşvik etmez. Bu tür çağrılar, çözüm yerine sorun üretir. 

Ayrıca, hilafet talepleri ve cumhuriyet düşmanlığı ifadeleri, ülkemizin birlik ve beraberliğine zarar verir. Cumhuriyet, halkın egemenliği ilkesine dayanan bir yönetim biçimidir ve bu değerleri savunmak, her bir vatandaşın görevidir. Cumhuriyetin 100. yılında böylesi görüntülere şahit olmak, üzücü ve düşündürücüdür. Hele ki Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlayacağımız şu dönemde, yaşananları dehşet ve ibretle izliyorum..

Ancak, bu durumun sadece protestoların genel bir temsilini oluşturduğunu düşünmek haksızlık olur. Çoğunlukla barışçıl bir şekilde başlayan eylemler, radikal gruplar tarafından manipüle edilmektedir. Bu nedenle, toplumsal bilincin artırılması, bilinçli bir şekilde provokasyonlara karşı durmak ve gerçek barışçıl mesajın öne çıkmasını sağlamak son derece önemlidir. 

Kıssadan hisse, İsrail-Gazze çatışmasında yaşananlar kabul edilemez ve sivillerin hayatını kaybetmesi büyük bir trajedidir. Ancak, bu durumun protestolara yansımasında dikkat edilmesi gereken noktalar vardır. Dinin barışı savunduğunu unutmamalıyız ve cumhuriyetimizi korumak hepimizin sorumluluğudur. Unutmayalım ki, gerçek barış ancak hoşgörü ve anlayışla mümkündür. Kısacası barış istemiyle hareket ederken, sahtekar, dinci grupların manüpülasyonalarına alet olmayın!Başır